29 Mart 2010 Pazartesi

what goes around comes around-1

Bir zamanlar; dilini konuştuğumuz ülkenin batısında, doğusundan bile az gelişmiş, şirin bir köyde 9 çocuklu bir aile yaşarmış. Evin reisi kardeşsiz büyümenin azap dolu sepetini sırtına yük edip kendini yollara vurduğunda bir ant içmiş yıllar önce. "Birbirinden güzel çocuklarım olsun, ömür boyu yalnızlık nedir bilmesinler! Allah bahtlarını açık, şanslarını bol etsin!"

Bir erkek evlat vermiş dualarını sırayla gerçekleştiren Tanrı. Adına kendi dayısının ismini koymuş, duayı eden. MAHMUT!
Her geçen sene, valide hanımın gençliğinden kopardığı bir parçaya ruh üflemiş, evin reisinin omuzlarına azar azar çoğalan sorumluluğu eklemiş. Yıllar geçmiş MAHMUT, ailenin en büyük oğlu, köyün sessiz havasında caka satan bir delikanlı oluvermiş de al yanaklı bir kıza gönlünü akıtıvermiş. Ve fakat bu al yanaklı, sırma saçlı kızın gönlü ikiye bölünmüş birine MAHMUT diğerine HÜSEYİN adını kazımış. MAHMUT bu durumdan haberdar, al yanaklı kızın ailesi isteksiz günler geçip gitmiş.

MAHMUT, evin reisi babasına durumu anlatmış. Demiş, benim gönlüm bir köy kızındadır, yanakları al saçları sırmadır. Bu kız MAHMUT Dayı'mın kızıdır. Baba, istemiş kızı bir kutu şeker ve kolonyayla. Kızın ailesi, evin reisi babanın dayısı MAHMUT Dayı, kovmuş adamı, bir dolu ağır laf ve demli çayla. Babanın omzundaki sorumluluğu birden gururundan incinen parçalar eklenmiş. Yükü daha da ağırlaşmış. Ama çıkarmamış sesini. Hayatta herkes ettiğini çeker.

MAHMUT'un pes edeceği yok, ayartmış arkadaşlarını. Demiş, kaçırıcaz bu kızı. Ya benim olur ya da vururum kendimi. Arkadaşlarının da kanı deli, uymuşlar MAHMUT'a. Bir gece bütün köy uyurken, herkesin kapılarını kitlemişler. OMAR AGA dedikleri adam duyuvermiş gürültüyü. Kapıyı zorlamış, yapma pğlum yakma başını der gibi. Ama delikanlılar dinlememişler OMAR AGA'yı.

Al yanaklı sırma saçlı kızı "döşeği" ile birlikte sırtlamışlar. Köyün deli uyuyanları gözlerini aralamış gürültüden, bir sorun var anlamış. Kapılar kırılmış, MAHMUT ve arkadaşlarının deli kanları donuvermiş korkudan. Kızı ve döşeği yolun ortasında bırakıp kaçmışlar.

Kız babası, şikayette bulunmuş karakola. Komiser bey'e anlatmış dertlerini. MAHMUT ve arkadaşlarını deli kanlarına birer kelepçe takıp karanlık ve ter kokan, sigara dumanından sararmış duvarlarında dönemin arabesk şarkıcılarının ve etli butlu çıplak kadınlarının posterlerinin olduğu kodese tıkıvermişler. Mahkeme günü gelip çattığında kız babası gece karanlığında uyanık OMAR AGA'nın yanında bitmiş. OMAR, demiş. Diyeceksin HÜSEYİN'de vardı kaçıranların yanında. OMAR, kızmış. "Benden yalancı şahitlik yapmamı istiyorsun, adam. Ben gördüm HÜSEYİN yok idi onların yanında."

"Ah, OMAR. Can kardeşim OMAR. Eğer sen HÜSEYİN'in adını mahkemede söylemez isen bu çocuk bizi rahat bırakmaz. Kızımı alır, götürür benden uzağa. Huzur vermez bize."
OMAR, hayır dedikçe kız babası üstelemiş. Sonunda nüfuzlu adam kız babasının dediği dedik astığı astık olmuş. OMAR mahkemede yalancı şahitlik edip suçsuz HÜSEYİN'i MAHMUT ve arkadaşlarının yanına göndemriş.

10 ay, 10 uzun ay. HÜSEYİN ve MAHMUT, arkadaşlarıyla birlikte volta atmışlar kirli duvar kenarlarında. Bir aşağı bir yukarı yürümüşler. Garipsemişler, yanık türküler söylemişler. 10 ay sonra devlet baba 8 ay ceza kesmiş onlara. 2 ay alacaklılar hala devletten.

Al yanaklı sırma saçlı kız başka bir adama satılmış. Çocukları olmuş. Hepsinin!

Yıllar geçmiş OMAR AGA'nın en büyük oğlu, MAHMUT'un kız kardeşi ile evlenmiş. Öğretmen çıkıp yıllarca ülkeyi dolaşmış. Emekliliğinin sonlarında doğru, küçük bir köye tayini çıkmış. Düşüncesinde huzurla emekli olmak varmış. Ama ne olduysa olmuş. Köylüler öğretmenlerini sevememiş. Bir punduna getirip attıralım bu öğretmeni bu köyden uzaklaştıralım diye karar almışlar.

OMAR AGA'nın yalancı şahitliği, öğretmen oğlunun kaderini çizmiş. Öğretmen oğul yalancı şahitliklerin desteğiyle(!) tacizci öğretmen olmuş. Suçsuz yere hapishanede uyumuş.




-Canım Babam'ın aklına ve diline teşekkürler. Yaşanmış bir öyküdür.

Hiç yorum yok: