24 Mart 2010 Çarşamba

Love me two times baby

Dün malumunuz benim 26. yaşımı bitirmemin, yaşlanarak büyümemin yıl dönümüydü. Sevgili arkadaşlarımla birlikte Kordon'da oturup dünyaya gelişimin ne de hayırlı bir olay olduğunu bana hissettirmelerini izledim. Kendimi olmasalar hüzün dolar gözlerim canım dostlarım, küçücük ama lezzetiyle büyük bir orgazm yaşatan kakaolu pastam, şirin mi şirin kolyem ve 1 şişe kırmızı şarabıma emanet ettim. Denize nazır, üşüyünce battaniyelerine sarındığım Denizatı isimli Kordon barı ev sahipliğini üstlendi, orada şakıdığımız 3-4 saat boyunca bizi kabuklu fıstıksız bırakmadı.

İzmirli olanlar, İzmirde yaşamışlar bilerler bizim Denizkenarı çingenelerimiz meşhurdur. Şöyle bir deniz havası alalım, gidelim de Kordonda oturalım derseniz asla yalnız kalamazsınız. İzmir'de yalnız olmak zordur. Ya bir çiçek almanız için olmadık isimler takarlar size (aydi be Angelina Jolim) ya da bakla falı, ya da selpak al abla ya da harçlık ver abi!

Paramız yok biz öğrenciyiz riyakarlığı artık işlemiyor onlara. Paran yoksa neden geliyorsun buralara, masayı donatıyorsun ki! YALANCI! YALANCI! diye bağırdıklarını duyar gibi oluyorsun içlerinden.

Çingene teyzelerden biri benim doğumgünüm olduğunu duyunca bana karanfil verdi. Ama hiç para almadı. Sonra sevindim ben. Yüzümde garip bir gülümsemeyle sohbete devam ediyordumdu ki bir küçük kız geldi. Selpak al ya da harçlık ver dedi. Biz de pasta ister misin diye sorduk! Oollluurr dedi. Bir dilim pastanın üstüne mum koyup yaktık onu. Öyle sevindi ki!

İnsan olmak güzel! Vicdanlı olmak hele. Daha da güzel.

Ama ben gece çok kötü rüyalar gördüm. Hiç uyuyamadım. Rüya kabus oldu, ruhuma dolandı.

Şimdi ben büyüdüm.


Hiç yorum yok: