19 Mart 2009 Perşembe

Ruhumun Odalari

Bir anda düştü ruhum sanki bir anda ölmek gibi. Ruhumun binlerce odasi var henüz benim bile bilmediğim. Ve her geçen gün yeni birini keşfedip şaşırıyorum kendime. Mevlana ve sonsuz-ebedi sevgi deryasında yüzüyordum bir kaç gündür Elif Şafak'ın son kitabı Aşk ile ama ne yazık bitiriverdim kitabı. Şimdi kocaman bir boşluk var içimde. Her nedendir bilinmez ne zaman bir kitabı çok beğensem aynı tadı başka kitaplarda da bulamayacağımdan çok korkup kendime küsüyorum. Birileri ile konuşup muhabbet etmeye ihtiyacım var. Sufi dediğin muhabbet, sohbet ister bilmez misin? Ne ki hiç arkadaşım kalmadı muhabbete erebileceğim. Zaten de bir elimin 5 parmağını geçmezdi muhabbetinden hoşnut olduğum insan sayısı. Mevlana ile Şems'in dostluğunda olduğu gibi bir aynaya ihtiyacım var benim. Kendimi güzel, mutlu ve pür-i pak hissedebilmem için.
Bu aralar yine çok sigara içiyorum. Neden bilmiyorum. Yavaş yavaş zehirliyorum kendimi bunun da farkındayım.
Bugün güzel bir şey oldu. Dün Mercan Dede'ye attığım maila yanıt gelmiş bizzati onun elinden aktığı belli kelimelerin. Öyle iyi şeyler yazmış ki huzur duydum.
Aslında blog olayına küsmüştüm ama dağ dağa küsmüş dağın haberi olmamış misali yine geri döndüm. Kimse okumasa da yazdıklarımı yazmak, yazabilmek güzel!

Sonradan gelen edit: tavşan dağa küsmüş dağın haberi olmamı. Thanks şekerim , Ayça :)

1 yorum:

Ayça dedi ki...

Olm dağ dağa değil tavşan dağa lan. Yoksa tavuk muydu? Bilemedim, işte küçük bi hayvan. Yoksa dağ dağa küsse niye haberi olmasın abi dağın? Aynı boydalar, mutlaka görür, "noluyo lan süzük" der. Demi. Ehe.