28 Mart 2009 Cumartesi

Takvim Arkası

Mesela ben küçükken, özellikle seksenlerde annemle ya da ananemle alışverişe gittiğimizde ve ihtiyacımız olan-olmayan ne varsa alıp da eve geldiğimizde ananem dedeme, annem de babama "herşey ateş pahası vallaaa" diye şikayet ederdi. Kelimelerin anlamları üzerine çok kafa yoruyum, bu da bir nevi delilik göstergesi olabilir.

Ateş Pahası anlamı;
Günün birinde "Dünya hakanlarına taç giydirmiş, sultanların sultanı, tanrının yeryüzündeki gölgesi, Akdeniz'in ve Karadeniz'in ve Rumeli'nin ve Anadolu'nun ve Azerbaycan'ın ve Şam'ın ve Halep'in ve Mısır'ın ve Mekke ve Medine'nin ve Kudüs'ün ve bütün Arap diyarının ve Yemen'in ve nice memleketlerin sultanı ve padişahı, Sultan Bayezid Han Oğlu Sultan Selim Han Oğlu Sultan Süleyman" nam-ı diğer Kanuni Sultan Süleyman; avdan dönerken müthiş bir yağmura tutulmuş ve iliklerine kadar ıslanmış. Soğuktan ve ıslaklıktan tir tir titreyerek önüne çıkan ilk kulübenin kapısını tıklatmış. Kulübenin sahiplerine kendini tanıtmadan biraz ısınmak istediğini belirtmiş. Gelen tanrı misafirinin bu dileğini kırmayan ve haline acıyan köylü kapıyı ardına kadar açıp onu içeri davet etmiş. Padişah ateş karşısında ısınıp kuruduktan sonra yavaş yavaş neşesi yerine gelmeye başlamış ve karşısında ısındığı ateşin değerinin yüz altın edebilecek kadar kendisine iyi geldiğini söylemiş.
Üzerindeki kıyafetler kuruyup, padişahta ısındıktan sonra kulübenin sahibi köylüye kesesinden 3 altın çıkararak uzatmış. Bunun üzerine köylü, padaişahın nüfuzlu biri olduğuna karar verip -Biraz önce bu ateşe yüz altın değer biçtiniz beyim, bari ateşimin parası olarak kendi biçtiğiniz değeri verin, demiş.
Bu yanıt üzerine Kanuni, köylüye yüz altın vermiş.
Ateş Pahası deyimi de böylelikle dilimize yerlemişmiş.

Pek inandırıcı değil bence.

Sevgiler.

Hiç yorum yok: