6 Nisan 2010 Salı

Look at us baby, up all night... Tearing our love apart

Bir varmış bir yokmuş.
Yükseleceğine alçalan bir güneşin aydınlattığı soğuk ve mutsuz bir ülkede yaşayan 3 kişi varmış. Bir adam ve iki kadın. Tek bir adamı seven iki kadın yaşarmış bu ülkede. Kadınların birbirlerinden haberi yokmuş ama adamın ikisinin de gözlerine dalıp saatlerce yüzdüğü ve derin aşkları keşfettiği aşikarmış. Günlerden bir gün, zamanın kuytu köşesinde saklanan bir ulak, ufak adamlarla iki kadının da tam ortasında durup bir dilek tutmuş. Önce haberlerini iletmiş, sonra dileğini tutmuş. İki sağında iki solunda dört yeşil göz ulağa bakıp susmuşlar. Sessizce düşünmüşler, birbirlerinin düşüncelerini okumuşlar suskun, soğuk ve mutsuz ülkenin karanlık sokağında. İlk kadın, demiş ben yaşayamam artık. Ben gidiyorum, sen mutlu ol! İkinci kadın demiş, "gel sen de gör bizi! Adımı maviye boyamışlar içine de biraz su koymuşlar. Ben onun kıyısındayım."
Birinci kadın, biraz durmuş. Acele gitmesin, eceline gitmesin diye. Sonra tamam demiş "geliyorum". "Sen git, beni bekle. Ben adamı da görürüm o zaman."

Yükseleceğine alçalan güneşi izlemiş, ayın yerinde uzanan ak sakallı dedeye el sallamış. Sonra şimdi zamanıdır diye, çıkmış yola. Adını maviye boyadıkları içine de biraz su koydukları boşluğa doğru yürümüş. Adam birinci kadını görünce, korkmuş. Telaşlanmış. Gölgesi uzamış. Sonra da topuklarını bileyip hızlandırmış adımlarını. O kadar hızlı koşmuş ki, her nefes alış verişinde arkasına bakıp da gülmüş ki birinci kadının kalbi paramparçaya ayrılmış. Nasıl ayrılır bir insanın kalbi paramparçaya? Masal bu ya, gerçek hayatta insanın kalbi parçalanmaz ki. Sadece acır, kırılır belki. Ama masal bu ya, birinci kadının kalbi camdanmış sanki de tuzla buz olmuş o an. Durmuş, koşmuş, durmuş. Ağlamış. Ölseydim keşke!

Birinci kadına çok yalan söylemiş adam. Hep yalanlarının arasına birkaç güzel cümle, bir kaç sevgi sosu ekleyip yedirmiş birinci kadına. Tam 6 sene yapmış bunu. Birinci kadın, o kadar yaşlanmış ki adamın aksine. Kolları uyuşur olmuş artık. Yüzü kırışmış artık. Ve saçları beyazlamış.

İkinci kadın metaneti korumuş, birinci kadın gibi atmamış kendini yerden yere. Üzgünmüş ama, belli etmemiş. Dinlemiş, susmuş arada sorulan sorulara cevap vermiş. Ama birinci kadın, histerik seslerini kontrol edemiyor bağırıp ağlamış, ak sakallı dedeyi uyandımış. Gök yere düşmüş, birinci kadın bulutlarda yürümüş. Ağlayıp sızlanarak, acı çekerek!

Bulutlar kaybolmuş. Birinci kadının basacak bulutu kalmamış. Sonra boşlukta açılan bir delikten düşüvermiş yerin dibine. Derler ki, birinci kadın yerin dibinde kendi cehenneminde her gün ağlayarak uyanıyor! İkinci kadına ne olduğunu bilmiyoruz. Adam?

Hiç yorum yok: